Bu Blogda Ara

Eski Mersin

  • Mersin Evleri
  • Büyük Yapılar
  • Mahalleler
  • Halk Yaşamı
  • Eğlence
  • İlk Sinema
  • Bayram ve Bayram Yerleri
  • Tüccar Kulübü
  • Oteller
Mersin Evleri
Mersin'de evler genellikle taş ve bağdadi şeklinde yapılırdı. Fakirler ahşap, bahçecilikle iştigal edenler bahçe içinde yaptıkları huğ denilen evlerde yaşarlardı. Zenginlere ait büyük yapıların taşları yelkenlilerle Lazkiye'den getirilmiştir. Sonraları Toroslar'dan kesilen kireç taşı, yontulmak suretiyle yapılarda kullanılmıştır. Bağdadi denilen yapı, iki tarafı tahta, ortası harçla doldurulmuş bir yapı türüdür. Güneşin sıcağını içeriye geçirmediği için makbul bir yapı türü sayılırdı. İçi dışı sıvanır, bazen dışına oluklu veya düz çinko konurdu. Evler genellikle tek katlıdır. İki katlı olanlar yığma taş yapılardı. Bunların üstüne cihannüma tabir edilen bir çıkma yapılır, yazın sıcak günlerde burada oturulurdu. Ancak bu tür yapılar varlıklı kişilere ait yapılardı. Halen, Halk Bankasının arkasında, eski Vali konağı olan ve zengin bir Rum'dan kalma evde cihannüma mevcuttur. Taş yığma evlerin üstü kiremitle kaplanırdı. O yıllarda yerlisi bulunmadığı için, Marsilya kiremitleri kullanılıyordu. Genellikle Mersin evlerinin önünde sofa bulunurdu. Eski tek katlı Mersin evlerinin örnekleri halen Mesudiye ve Camişerif mahallelerinde mevcuttur. Eski Rum evlerinin örnekleri de, Azak hanın arka tarafında görülmektedir.
Büyük Yapılar
Burada konu edeceğimiz binaların bir kısmı halen olduğu şekile yakın durumda bulunmakta, bir kısmı değişikliğe uğramış halde ve bir kısmı da artık mevcut bulunmamaktadır.


Hükümet Konağı: İnşa edildiği durumu koruyan nadir eserlerdendir. Mersin 1864 yılında kaza olunca, Hükümet konağının bulunduğu yerde, üstü toprakla örtülü ve Hükümet dairesi olarak kullanılan bir bina bulunuyordu. Zaptiye dairesi de bu binada idi. Mevcut Hükümet Konağı, 1901 yılından sonra inşa edilmiştir. Bunun için Mutasarrıf Cemal bey, şehrin ileri gelenlerini toplamış, yardım çağrısında bulunmuştur. Halk inşaat giderlerine katkıda bulunmuş, Belediye meclisi de, Belediye'nin iskele gelirinin dört yıllığını bu inşaata bağışlama kararı almıştır. Hükümet Konağı, arkasındaki eski hapishane ve jandarma Dairesi ile birlikte 18000 altın liraya mal olmuştur. İnşaat 4 yıl sürmüştür. Mimarlığını, o tarihte Belediye Meclisinde üye olan ve sonrada Belediye Başkanlığı da yapan Abdülkadir Seydavi yapmıştır.


Atatürk Evi: Atatürk caddesi üzerindeki bu güzel yapı, Rum zenginlerinden Mavromati ailesinin damadı olan Christmann isimli kişi tarafından 1897 yılında inşa ettirilmiştir. Christmann, Mersin'de Alman Konsolosuydu ve eskiden bu binaya Palais de Christmann adı veriliyordu. Atatürk'ün 20.01.1925 tarihinde Mersin'e gelmesinden önce ikameti için bir ev aranmış ve bu ev uygun bulunarak Ankara'ya iletilmiş, onlarca da uygun bulununca ev sahiplerine bildirilmiş ve aile gereken izni severek vermiştir. Atatürk ve eşi Latife Hanım'ın kalacakları üst kat boşaltılmıştır. Atatürk bu evde 11 gün kalmıştır. Binada bir süre Toros Koleji bulunmuş ve sonradan Atatürk Evi'ne dönüştürülmek üzere Kültür Bakanlığı tarafından kamulaştırılmıştır.

İstasyon Binası: 1886 yılında yapılmış ve yeni gar yapılıncaya kadar Mersin İstasyon Binası olarak kullanılmıştır. Altkatı bilet gişesi ve üst katı Müdür Lojmanı olarak kullanılan basit bir yapıydı.

Çankaya İlkokulu: Şimdiki Bit pazarının karşısındaki binadır. Zengin Rum Mavromati'nin kendi malı olan bu bina, Cumhuriyetten evvel sahibi tarafından "Mavromation Partenagogion Kız Okulu" olarak tahsis edilmiştir. Mermer havuzlu olan ve 1890 tarihinde inşa edilen bu bina, Cumhuriyetten sonra, önce 5 sınıflı İlkokul olarak eğitime açılmış, sonradan sadece 4. ve 5. sınıfların okumasına ayrılmıştır.

Kurtuluş İlkokulu: Vali evi arkasında Kurtuluş Okulu olarak hizmet gören binadır. Esat Hayık adında bir kişi tarafından 1883 tarihinde ev olarak yapılmıştır. 1923 yılında Maarif Cemiyeti tarafından kamulaştırılarak okul haline getirilmiştir.
İsmet Paşa İlkokulu: Bu bina halen birçok değişikliği ile Salim Güven Okulunun bulunduğu binadır. Tarla mektebi olarak anılmış, daha sonra İsmet Paşa Okulu adını almıştır. Son ilaveler hariç tek katlı bir binadır ve zamanında protestan Ermeni Kilisesi olarak kullanılıyordu.
Mersin Ortaokulu: Halen ortaokul olarak kullanılan, Çakmak caddesi üzerindeki bu bina da bir Hıristiyan tarafından 1902 yılında inşa ettirilmiştir. Cumhuriyetten sonra Milli Emlake intikal etmiş ve okul olarak hizmet vermeye başlamıştır.


Gazipaşa İlkokulu: Silifke Caddesi üzerinde, hala ilkokul olarak kullanılan bu binanın aslı 1905 yılında Hanna Butros tarafından ev olarak inşa edilmiştir. 1923 yılında Maarif cemiyeti tarafından 12000 lira bedelle istimlak edilmiştir. İstimlak bedelinin 5000 lirasını gemici Hadra bağışlamıştır.


Çift Kuleli Beton Bina: Atatürk Caddesindeki bu beton bina Nacar Evi olarak bilinir. Vadih Nacar tarafından 1905 tarihinde inşa edilmiştir. İnşa edildiği tarihte kule tepeleri sivri idi. Bina bir süre İtalyan Konsolosluğu olarak kullanılmıştır ve halen ev olarak kullanılmaktadır.


Taş Han: Bina halen eski durumu ile mevcuttur. İlk sahipleri, Mavromati ve Devlet Şuraşı Azalarından Vayvani adlı kişilerdi. 1871 tarihinde inşa edilmiştir. Bu kişilerden Milli Emlake geçmiştir. Bina işhanı olarak kullanılıyordu. Mersin'in işgalinde Mavromati tarafından İngiliz İşgal Kuvvetlerine tahsis edişmiş, İngilizler Mersin'i terkettikten sonra Ermeni lejyonu binaya yerleşmiştir.




Azak Han: Üzerine çeşitli hikayeler anlatılan, yıkılıp yerine inşaat yapılması için gayret sarfedilen bu yapı, evvela kısmen ve sonra da geri kalanı yıkılmak suretiyle yok olmuştur. Bu yapının 14. yüzyıla ait bir eser olduğu da iddia edilmektedir. Ancak tapu üzerinde yapılan incelemelerde arazinin tarihini bulmak mümkün olmuştur. Azak han'ın bugün bulunduğu yerin eski adı Frenk Mahallesidir. Gayrimenkul Marelanbus Şatır adında bir Rumun iken, 1899 yılında Hamdi paşa adında bir kişiye, 1928 yılında da yapıya adını veren Azakzade'lere geçmiştir. Yapıldığında yolcu ve hayvanlarının kaldığı bir han olarak kullanılıyordu. Şehrin iskelesine ve ticari bölgesine yakın bir mevkide olması nedeniyle sonradan tüccar hanı olmuştur. Son malikin eline geçtiği 1986 yılından sonra, Mersin'de Azak han problemi gündeme gelmiştir. Azak han hakkında Anıtlar Yüksek Kurulu, kendi türünün az rastlanan örneklerinden biri olduğu gerekçesi ile korunmaya alınmasına 1974 tarihinde karar vermiştir. Ancak mülk sahibinin mevcut binayı yıkıp 5 katlı inşaat yapmak üzere başvurması 15.5.1987 tarihinde kabul edilince, binanın bir kısmı söküldü, ancak kalan kısmın da çökmesi sonucu bir harabe halini alan bina tamamen sökülüp kaldırıldı.


Askeri Kışla: Bugün etrafı askeri lojmanlarla çevrili olan Kışlanın yerinde eskiden Mısırlı Münassah adındaki bir kişinin çiftliği bulunuyordu. Arazi bu Mısırlı Hristiyan'dan İbrahim Nakkaş'a geçmiştir. Deniz acentalığı yapan İbrahim Nakkaş araziyi kışla olmak üzere bağışlamıştır. Kışla 1904 yılında inşa edilmiştir. I. Dünya Savaşı'nda İngilizler Mersin'in bazı yerlerini denizden bombaladıklarında Kışla Binası da hasar görmüştür. Fransızların Mersin'i işgalinde bina tamir edilerek işgal kuvvetlerine tahsis edilmiştir. Cumhuriyetten sonra Mersin'e yerleşen 23. Piyade Alayı II. Dünya Savaşı'na kadar burada görev yapmıştır. Bugün Kışlanın Atatürk Caddesi tarafındaki palmiyeler 1933'lü yıllarda dikilmiş ve yetişinceye kadar askerler tarafından korunmuştur. II. Dünya Savaşı sırasında Deniz Harp Okulu, İstanbul'dan tahliye edilip buraya yerleşmiştir.

Mersin Halkevi: Halk evleri, Türk Ocaklarının lağvından sonra halkın kültür seviyesini yükseltmek amacıyla 23.02.1932 tarihinde Atatürk'ün emri ile kurulmuştur. O zamanlar tek parti olan Cumhuriyet Halk Partisine bağlı idiler. Tevfik Sırrı Gür, Mersin'e vali olunca ilk iş olarak Mersin'e modern bir Halkevi yapma girişiminde bulunarak, bugün Kültür Bakanlığı emrine verilen binayı inşa ettirdi. İnşaata, Şubat 1944 yılında başlanmış ve 29.10.1946 günü törenle hizmete açılmıştır. Bina 1.117.750 liraya mal edilmiştir. Uzmanlar binanın 2.800.000 liraya mal olacağını hesaplamışlardı. Halkevi'nin yapıldığı tarihte, sahne tesisatı ile Türkiye'nin en modern tiyatro salonuna sahipti. Büyük salonlarında, balolar ve düğünler yapılırdı. Dil-Edebiyat, Güzel Sanatlar, Spor, Halk Dersaneleri ve Kurslar, Sosyal Yardım, Kütüphane ve yayın, Köycülük, Temsil, Tarih-Müze gibi komiteler de halkevi bünyesinde faydalı çalışmalar yapmışlardır. Lisan, Dikiş-Nakış, Yağlıboya ve Müzik kurslarına bir çok kişi katılır ve Mersinli doktorların haftada bir gün fakir halkı bedava muayene ve tedavi etmeleri en beğenilen faaliyetler arasında sayılırdı.

Mahalleler
Eski Mersin mahalleri hakkında pek fazla bilgimiz yoktur. 1903 tarihli Adana Vilayet Salnamesi'nde Mersin'de 6 mahallenin mevcut olduğu yazılmaktadır. Bunların isimleri belirtilmemiştir. Ancak tahminen Kiremithane, Mesudiye, Mahmudiye, Hamidiye, Camişerif ve İhsaniye mahalleleridir. Bu mahallelere zamanla Nusratiye, Yenimahalle, Bahçe gibi mahalleler de eklenmiş, daha sonra şehrin kuzeyindeki Hıristiyan Köyü, Rumların burayı boşaltmasından sonra Osmaniye olarak Mersin'e katılmıştır. Yine şehirden ayrı bir yer olan Yeni Köy de, şehrin bir mahallesi olmuştur. Karaduvar ve Çavuşlu, birer köy iken, şehir hudutları içerisine alınarak mahalle halini almışlardır.

Halk Yaşamı
Bugün en iyi toplu taşıma aracı olarak kabul edilen tramvay 1900 yıllarında Mersin'de tanınıyordu. Üç, dört vagondan oluşan ve buharlı bir lokomotifle çekilen tramvay, özel kişilerce işletiliyordu. Fransız işgalinden sonra raylar sökülerek taşımacılık için kullanılmış ve en son 1932 yılında kalan raylar da sökülmüştür. Mersin'in eski görünümü, diğer Anadolu şehirlerinden, hatta çok yakınındaki Adana'dan bile farklıdır. Dışa açık bir liman olması, halkının bir kısmının Avrupa ve Lübnan ile olan ticari teması sonucu, şehir yaşantısına Avrupai bir görünüm gelmiştir. Şehrin, yeni kurulmakta oluşu, planlı açılmış cadde ve sokakları da Anadolu kasabalarında olmayan bir özellikti. İnsanlarının giyimleri de farklı ve iyi idi. Şehrin zengin kişileri, özellikle yaz kıyafetlerini Avrupa'dan ve Beyrut'tan getirirlerdi ve ipek, keten ve sedakor kumaşlardan giyinilirdi. Orta tabakanın hakim olduğu huzurlu bir kent olan Mersin'de dilencilere pek rastlanmazdı. Evlerden dilenenler genellikle göçebe çingenelerdi. Şimdiki iş bankasının bulunduğu yerde, Belediye'nin açtığı bir aşevinde fakirlere yemek verilirdi. Hıristiyanlardan olan fakirleri, kendi cemaatleri veya kiliseleri korurdu. Değişik ırk, din ve mezhepler sebebiyle adetler de değişikti. Bilhassa düğün ve cenazelerde bu durum daha belirgindi. Şehirde Türkçe'nin yanısıra, Arapça ve Fransızca da konuşulurdu.

Eğlence
Mersin bir kıyı kasabası olduğu halde, fazlaca bir eğlence yeri yoktu. İnsanlar, durumlarına göre kendi aralarında eğlenmek ve hoşça vakit geçirmek durumunda idiler. Hıristiyan aileler, aralarında tertipledikleri içkili ve danslı gecelerde eğlenirlerdi. Yazları açık bahçelerde, kışları ise müsait evlerde balolar ve partiler verilirdi. Yazın yegane eğlence yeri Millet Bahçesi idi. Bu bahçe, deniz kenarında küçük bir iskelesi olan, şimdiki Halkevi'nin karşısındaki alanda bulunuyordu. Devamlı dans orkestrası vardı ve bazı geceler özel programları olurdu. Baharda, YumukTepe berisindeki Soğuksu denilen yerdeki Muğdat'a yiyecekle gidilir ve hafta tatili geçirilirdi. Adı hala unutulmayan ve şöhreti yalnız Mersin'de değil Mersin dışında da bilinen gece kulübü "Çukurova Barı"dır. Gerek programları ve gerekse konsomatrislerin kaliteleri nedeni ile Türkiye'nin seçkin lokallerinden sayılırdı. Kışlık ve yazlık kısımları olduğu gibi ayrıca oldukça büyük kumar oynanan yeri de vardı. Mersin Valiliğine tayin edilen Tevfik Sırrı Gür kendisine yapılan bazı şikayetleri haklı bularak burasını kapatmıştır. 1944 yılında kapanan bu yere yine vali tarafından Tüccar Kulübü binası yaptırılmıştır. 1986 yılında bu bina da yıkılmıştır. Yerine yapılan Mersin Ticaret ve Sanayi Odası'nın modern binasının en üst katı ise hükmi şahsiyetini muhafaza ettiği sürece kullanılmak üzere Mersin Tüccar Kulübü'ne ayrılmıştır. 1933 yılında Çukurova Barın yakınlarında "Şen Yuva" diye bir bar daha açılmış fakat devamlı olmamıştır. Bundan sonra, Mersin'de uzun süre bu tür yerlerin açılmasına izin verilmemiştir. Düşkün ve meraklı olanlar Adana'ya gider ve Gülen Bar, Yeni Bar, Marmara ve Turan Bar gibi yerlerde eğlenirlerdi. 1960 yılından sonra şimdiki Kamer Sinemasının bulunduğu yerde mevcut binada Deniz Pavyon adı ile bir yer açıldı. Bina yıkılıncaya kadar el değiştirerek bu yer çalıştı. Bu arada Belediye bahçesinde de Belediye Gazinosu açıldı. Burada müzik ve program yapılıyor ve aileler yemek yiyebiliyorlardı. Saat 24'den sonra pavyon halinde devam ediyor, konsomasyon yapılabiliyor, program izlenebiliyordu. Burası daha sonra el değiştirerek kapalı pavyon olarak çalışmaya devam etti. Bina tahliye edildikten sonra işleticisi şimdiki Mersin Çarşısı'nın bulunduğu yerde "White Horse" ismi ile bir gece kulübü açtı. Burada program yapan Avrupa ve Beyrut'tan gelen konsomatrisler çalışıyordu. Bu gece kulübü Mersinli ailelerin de ilgisini çekerdi. Bu bina yıkılınca halen çalışmakta olan "Lagos Gece Kulübü" gene aynı kişi tarafından işletmeye açıldı. Halen Mersin'de bar ve pavyon olarak çalışan yerler mevcuttur. Mersin bir liman kenti olduğu için bu tür yerler bilhassa dışarıdan gelenler tarafından aranmaktadır. Ancak bugün mevcut olanlar herkesin görebileceği ucuz yerler değildir. Gerek orkestra ve gerekse artist ücretlerinin fazla olması bu tür yerlerin daha ucuz olmasına imkan vermemektedir. Eskiden Mersin'de sazlar da meşhurdu. Buralar, alaturka müzik ve kanto yapılan yerlerdi. Bilebildiğimiz en eski saz, Şıh Mustafa'nın Saz'ıdır. Gümrük Meydanında, eski Çarşı Karakolu'nun bulunduğu binada 1896 yılında açılmıştır. Burada kanto, düetto, varyete ve alaturka musiki icra ediliyordu. Sanırız o tarihlerde halkın eğlenebileceği yegane yerlerden birisiydi. Halkın rağbet ettiği bir diğer mekan da Çiçek Bahçesiydi. Gündüz dinlenme ve kortlarında tenis oynama yeriydi. Gece ise bir eğlence merkezi olarak kullanılırdı. Bahçe vaktiyle meşhur Rum zengini Bodasaki'nin özel bahçesiymiş Şimdiki Gökdelen'in batı kısmında bulunuyordu. Çiçek Bahçesinde hemen her gece program bulunur ve temsiller verilirdi. İp cambazları, yabancı ve yerli grupların gösterileri, varyete, kanto gibi oyunlar halkın ilgisini çekerdi. Kapı önünde bir cazbant hafif parçalar çalarak müşteri toplamaya yardım ederdi. Buraya 25 kuruş verilerek girilirdi. Mersin'de bugün nesli tükenmiş bir tür meyhane de erkeklerin gece eğlencesinden sayılırdı. Bunlar daha ziyade Eski sebze hali civarında, Kıbrıs Çarşısı denilen mahallede kümelenmiş durumda idi. Masada her kişi için küçük bir şişe rakı yanında 8-19 çeşit meze bulunurdu. Her rakı yenilemede mezeler de yenilenirdi. Komple rakı ve mezeler için belli bir ücret alınırdı. Bu tür meyhaneler Suriye ve Lübnan şehirlerinde mevcuttu. Mersin'de akşamcılık eskiden oldukça yaygındı. Bugünkü gibi belli bir markaya mahkum olunmazdı.Mersin'de "Şevki Surur" adlı rakıyı, Vital Ştrumza imal ederdi. Ayrıca "Kız" marka rakı da aynı kişinin imalatıydı. Şimdiki Toros Oteli'nin yanında rakı imalathanesi vardı. Vital Ştrumza, Osmanlı ordusunda veteriner subay olarak hizmet etmiş, sonrada ticaretle uğraşmış, sevilen bir kişiydi. Öte yandan, Azizoğlu Mehmet adlı kişi "Dilşat" markası ile rakı imal ediyordu. Hacı Kurtzade Abdülhamit Efendi ise "Kurt" marka rakının imalatçısıydı. 1930'lu yıllarda Gümrük Meydanında büyük bir bakkaliye mağazası bulunan Mustafa-Yunus firması tarafından da şarap imal ediliyordu. Bunlardan başka, reji (inhisar-tekel) tarafından da rakı ve boğma (üzüm ve incirden yapılan anasonsuz bir içki) imal edilmekteydi. Karaduvar ve Karailyas gibi köylerle Mersin Bahçe Mahallesinde özel kişiler gerek kendi ihtiyaçları için, gerekse satış için boğma imal ederlerdi. Bunlar, bugünde kaçak olarak imal edilmekteyseler de, sadece kendi ihtiyaçları için kullanmaktadırlar. "Mükeyyefat" denilen diğer zararlı maddelerin Mersin'de kullanılma durumuna gelince; Esrar, oldukça geniş kullanımı olan bir keyif verici idi. Cezası bugünkü gibi çok ağır olmadığı için Polis içenlerle meşgul olmuyor, daha ziyade imal edenlerle satanları sıkıştırıyordu. Esrar içenleri, cemiyet hor görür ve gizli içimi Polis korkusundan değil, bu ayıplanmadan dolayı olurdu. Gençler arasında oldukça yaygın bir kullanımı vardı. Tenha yerlerde, Zeytinli Bahçe, Bahçe Mahallesi ve araba içlerinde içiliyor ve Kabak, nargile gibi araçlarla toplu esrar partileri yapılıyordu. Kokain, eroin ve morfin gibi maddelerin Mersin'de pek kullanıldığı sanmıyoruz. Beyrut'la ilgili birkaç kişinin kullandığı anlatılırdı. Esasen kokain tedariki imkansız bir şeydi. Eczanelerde bulunur ve "Çok Gizli ve Tehlikeli" levhası olan çift kilitli dolaplarda saklanırdı. Bunu ilaç olarak yazan doktorların reçetelerini eczacılar saklamaya ve Sağlık Bakanlığı'nın müfettişlerinin teftişlerinde göstermeye mecbur idiler. Müfettiş mevcut kokaini tartar ve yazılan rakamlarla karşılaştırırdı. Noksanlık, eczacılığın menine kadar giderdi. Bu sebeple kullanılması pek mümkün değildi. Mersin'in her türden insanın yaşadığı kozmopolit bir yer olduğu düşünülürse kumarında yaygın olarak bulunduğunu kabul etmek gerekir. Bu günkü gibi Cemiyet kisvesi altında çalışan yerler yoktu. Gizli, polisten uzak olmaya çalışılan yerlerde kumar oynanırdı. Yaylalarda da kumar oldukça yaygındı. Ancak buralarda da sıkı jandarma takibi vardı. Fakat evlerde oynanması önlenemiyordu. Mersin'de yine kahvehanelerin gizli yerlerinde büyük oyunlar oynanıyordu. Eski Toros Oteli'nin bir kısmını işgal eden tüccar kulübünde bakar, poker, poka gibi, büyük miktarlarda paranın döndüğü oyunlar oynanıyordu. Adana, Silifke ve Tarsus'un varlıklı kişileri kumar için Mersin'e gelirlerdi.

İlk Sinema
Mersin'deki ilk sinema şimdiki Kurum Sinemasının yerinde buluna sinemadır. Fransızların Mersin'i işgali zamanında var olduğu anlaşılmaktadır. Bu tarihlerde sinemayı Rumlar çalıştırıyorlardı. Atatürk Mersin'de iken 25.01.1925 tarihinde bu sinemaya gittiği bilinmektedir. Bu tarihte Mersin'de elektrik bulunmadığından, sinema kendileri tarafından üretilen enerji ile çalışıyordu. Sinemada gösterilen film sessiz olduğundan, sahne kenarındaki bir piyano ile filme müzik eşliği yapılırdı. Filmler genellikle parça parça gösteriliyordu. Sinemanın içerisi çok güzeldi. Sahnenin üç tarafına gelecek şekilde localarla çevrelenmiş durumdaydı.

Bayram ve Bayram Yerleri
Gerek Milli ve gerekse dini bayramlar, Mersin'de Türkiye'nin başka yerlerinden çok farklı kutlanmazdı. Cumhuriyet ve Zafer bayramları büyük bir coşkuyla kutlanırdı. 1950 yılına kadar harcamaları hükümet tarafından karşılanan bu bayram kutlamaları oldukça görkemli oluyordu. Mersin'in kurtuluş tarihi olan 5 Ocak da(1) her yıl muhteşem törenlerle anılır ve Kurtuluş günleri yeniden yaşanırdı. Mersin'de kurtuluş mücadelesi verenler genellikle çete oldukları için buna Çete Bayramı da denirdi. Kabotaj Bayramı ise deniz müsabakaları ve yelken yarışlarıyla kutlanırdı. Şimdiki Halkevi'nin bulunduğu yerin arkasındaki meydanlık, Yeni mahalle, İleri Okulu'nun arka tarafı ve Halkevi'nin karşısında deniz kenarı bayram yerleri olmuştu. Bunların yerini Belediye tespit ederdi. Buralara, çadır tiyatro gibi temsiller ve lunaparklar gelirdi. Şehirdeki gayrimüslimler de Noel ve Paskalya gibi kendi özel bayramlarını, yine kendi usüllerine göre özgürce kutlarlardı. 




Tüccar Kulübü
Mersin Tüccar Kulübü'nün Mersin'in sosyal hayatında büyük bir yeri vardır. Yurt içindeki birçok benzeri kuruluşa örnek olmuştur. Kurulduğundan beri mevcut ciddiyet ve saygınlığını yitirmemiştir. Resmen kuruluş tarihi 11.08.1927 tarihidir. Kuruluş ilmuhaberinde şöyle yazılıdır. "Mersin'de Kışla Caddesi'nde Nadir'lerin hanesinin bir kısmında Tüccar Kulübü ünvanı altında bir kulüp tesis ve küşadı teşebbüsünde bulunan ve kulübün Heyeti İdaresini teşkil eden, Mersin'in Kiremithane mahallesinde mukim Kırzade Mehmet Kazım ve Sait Ömer Nüzhetiye Mahallesinde mukim Kasap oğlu Kadri ve mahalleyi mezkurede mukim Kırmızı Yıldız Ticarethanesi sahibi Necip Mecit ve nüzhetiye Mahallesinde mukim tüccarlardan Jorji Efendi oğlu Fuat Şaşati ve Misak Keşiyan Beyefendiler tarafından ita kılınan beyanname ve mertubu, nüshateyn Nizamname-i Esasiyenin tetkik ve tahkikinde, münderecatında kanuna muhalif bir cihet görülmediği gibi, muaileyhimin evsaf ve şeraiti kanuniyeyi haiz oldukları ve mezkur kulübü küşat etmelerine bir güna mahzuru idari ve nizami olmadığı anlaşılmış olmakla işbu ruhsat ilmuhaberi tanzim ve ita kılındı." Yine kuruluş münasebetiyle Atatürk ve İsmet İnönü'ye de davet telgrafları çekilmiş ve her ikisinden de teşekkür ve kutlama cevapları gelmiştir. Mersin Tüccar Kulübü kurulduğu zaman, Mersin'de yine bir kısım tüccar ve Serbest Meslek erbabınca "Mersin Kulübü" adı ile bir kulüp daha bulunuyordu. Mersin o tarihte küçük olduğundan iki ayrı teşekkül fazla görülmüş ve iki kulübün yöneticileri bir araya gelerek birleşme kararına varmışlardır. Gerekli formalitelerin ardından kulübün ismi "Mersin Tüccar Kulübü" olmuştur. Mersin Tüccar Kulübünde Cumhurbaşkanı olarak İsmet İnönü, Celal Bayar, Cemal Gürsel ile birlikte birçok Başbakan ve Yüksek Devlet Adamı misafir edilmiştir. Kulübü ziyaret edenler arasında Mısır Kralı Faruk ile Kıbrıs Türk Lideri Fazıl Küçük de bulunmaktadır. İçel Valiliğine tayin edilen Tevfik Sırrı Gür tarafından kapatılan Çukurova Barı'nın arsası üzerinde Tüccar Kulübü'ne tahsis edilmek üzere bir bina inşa edilmişti. Kulüp bu binada 40 yıl faaliyet göstermiştir. Bundan sonra Kulüp yönetimi ile Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Yöneticileri arasında varılan bir antlaşmada, yıkılan binanın son katında Kulübe yeterli bir kat tahsis edilmek üzere bina kulüp tarafından tahliye edilmiş ve çok modern bir bina inşaasına başlanmıştır. Bu arada Tüccar Kulübü, kendisine rakip olarak kurulan ancak yaşamayan Oda Kulüp binasına taşınmıştır. Ticaret Sarayı inşaatı 1990 Mart ayında bitmiş ve Tüccar Kulübü kendisine tahsis edilen kata yerleşmiştir. Halen burada hizmet vermeye devam etmektedir.

Oteller
Mersin HiltonSA oteli 5 yıldızlı ve 188 yataklı bir oteldir. Denizin doldurulmasıyla elde edilen arazinin üzerine kurulmuştur. Yine aynı yöntemle elde edilen topraklar üzerinde bulunan Adnan Menderes Bulvarı ile İsmet İnönü Bulvarının birleştikleri noktadadır.

Aynı zamanda Türkiye'nin de en yüksek binası olan 52 katlı Metropol binasında bulunan 5 yıldızlı bir oteldir. İlk kurulduğunda adı Ramada olan otel daha sonra el değiştirerek Merit adını almıştır. Mersin Üniversitesi Rektörlüğü de ilk yıllarında aynı binanın katlarında hizmet vermekteydi. Alışveriş merkezlerine, lokantalara, düğün ve konferans salonlarına sahip çok amaçlı bir bina olarak neredeyse Mersin'in yeni sembolü haline gelmiştir.
--------------
(1) 1970 yılına kadar, her yıl Çukurova’nın kurtuluşu olarak 5 Ocak günü olarak kutlanan bu bayram, Türkiye Kuvayi Milliye Mücahit ve Gazileri Derneği Mersin şubesi ve Merhum Kenan Kayaselçuk’un çalışmaları sonucu ve Milli Savunma Bakanlığı ile Genel Kurmay başkanlığı arşivlerinin incelenmesi ile Tarsus’un 27 Aralık, Mersin ise 3 Ocak olarak tescil edilmiş ve bu tarihlerde kutlanmaya başlanmıştır.

7 yorum:

hilal dedi ki...

merhaba mersin sevenler , ben bu kadar güzel bir site yaptıkları için bu siteyi oluşturanlara teşekkürlerimi sunuyor,başarılarının devamını diliyorum.mersin ve mersinlileri bu siteye davet ediyorum.

Cacavs dedi ki...

Atatürk Evi ve Müzesi üzerine Gündüz Artan'dan bir araştırma yazısı...

queen dedi ki...

bu site çok güzelmiş yani bir mersinli olarak ... emeğinize, ellerinize sağlık çok teşekkürler :)

Cacavs dedi ki...

Çok değerli bilgiler. Bugüne iletilmesine aracı olan herkesten Allah razı olsun.

Unknown dedi ki...

Sevgili ağabeyim,değerli üstadım Av.Şinasi Develi, Rabbim size sağlıklı uzun uzun ömürler versin. Ben de sizin yolunuzdan giden bir "araştırma-İnceleme yazar çırağıyım. Dedemin babasının doğum yeri de Mersin. Rahmetli Gündüz ağabeym (Artan) bizim sülalenin çok sevilen eniştesidir. Ben 1992-1996 yılları arasında TC Kültür Bakanlığı'nda çalıştım. 1993-1994 yılları Ağustos aylarında Yumuktepe'de yapılan Arkeolojik kazı çalışmalarına katıldım ve 1937-1940'lı yıllarda John Garstang tarafından yapılan kazıların ve yeni yapılan kazıların sonuç raporlarını temel alarak 1996 yılında "Bir Zamanlar Mersin'de, Once upon a time in Mersin, Yaşamın 10 bin yıllık kökleri" adlı bir Araştırma-İnceleme (Belgesel) çalışmasıyla Dünya İncisi Mersin'imizin MÖ:8000 yılından günümze (2016) tüm yönleriyle yazmaya başladım. 550 sayfalık I.Ciltte salt Mersin Merkezini, aynı şekilde 500 sayfalık II. Ciltte de 13 İlçeyi anlatmaya çalıştım. Çalışmamız eski ve yeni Mersin resimleriyle ilgili metinler uyumlu biçimde okuyucuya sunulmuştur. Uzatmayayım, İzninizle kitaplarımı bastırmak istiyorum. Biliyorsunuz, sözü geçen kitaplar 22X28 Cm. boyutunda "Büyük Kitap" şeklinde olduğu için basım masrafı bana göre biraz ağır. Sizin duyarlı bir Mersinli olduğunuzu tekrar tekrar basılan Dünden Bugüne Mersin Kitabınızı tekrar tekrar okuyarak yararlanmaya çalışıyorum. Lütfen bu imdat çağrıma bir yanıt verirseniz çok mutlu olurum. Lütfen saygılarımı kabul edin. Fethi Denizhan. denizhanfethi@hotmail.com

Cacavs dedi ki...

Şinasi Develi'nin Kaleminden...
DÜN MERSİNİMİZ DE MAHALLELER İSİMLERİNİ NEREDEN ALDILAR

Bu konuda; genelde söylenen; isimlerin Osmanlı Padişah isimlerinden alındığı şeklindedir.
Mersinde çocukluğumuzda, berber dükkanlarında Kebapçılarda, Kahvelerde ve benzeri yerlerde duvarlarda; Osmanlı döneminin Kahramanlıkları halka mal olmuş Harp Gemilerinin Renklendirilmiş resimlerini görürdük. Övücü sözler de olurdu. Kahraman Hamidiye veya Şanlı Yavuz gibi. O anda, gemilerin haşmeti bizde Padişah isimlerini pek aklımıza getirmezdi. Sonradan öğrediğimize göre, Türkiye'nin denize açık yerleşim yerlerindeki umuma açık bu tür resimlere rastlanılırmış.

Okullarda öğrendiklerimizi ve Cumhuriyet çocuğu olmamız bu resimler milli hislerimizde hayli etkili oluyordu.

Mahallelerimizin isimleri de aklımıza gelince , bunların bir padişah adı olabileceğini düşünemezdik.

Konu bu safhaya gelince acaba padişah ismi olabilir mi diye düşününce, ARAŞTIRMA gereğini duydum.

Osmanlılar dönemindeki Kahramanlık adına layık gemilerimiz hakkında o sırada görevli Sayın Tuğamiral Serdal Akınser'den gerekli bilgileri aldım ve öğrendiğim Harp Gemilerimiz layık görülerek Mahallelerimize adlarının verildiğine kanaat getirdim.

Diğer taraftan Mersin de Mesudiye Mahallesi var, fakat Mesud adlı Padişah yok. Nusratiye adlı, Nüzhediye adlı Mahaller var. Bu isimlerde yine padişah yok.

Osmanlı da isimleri mahalleye verilecek değil, kentlere verilecek değerde Harp Gemilerimiz olduğunu gördük. Bunları da yazarak, kanaatimiz de pek haksız olmadığımız anlaşılacaktır.

MESUDİYE -- Mesut diye bir Padişah yok. Ama mahallemiz var. Osmanlı Donanmasında 1874 yılında denize inmiş 1875 yılında Osmanlı Donanmasına katılmış Mesudiye savaş Gemimiz; Rus, 1897, Yunan, 1912, Balkan 1911 ve Osmanlı İtalyan savaşlarında başarılı hizmet vermiştir. 187 mm., 12 adet, 1501.mm.lik 14 adet, 76.mm.lik, 10 adet, 57 mm.lik bir adet, 234 mm.lik 10 adet ve 25 mm.lik bir topu bulunuyor. Dünyaca tanınmış ve büyük başarılar kazanmış bu Gemi, Birinci Dünya harbinde İngilizler tarafından batırılmıştır.

NUSRATİYE -- Bu isimde de padişah yok. Ancak bu Geminin Çanakkale Savaşındaki kahramanlıklarını izaha gerek görmedik. İsmi yıllarca duvarlarda asılı kalmak yanında, halen yıl dönümlerinde özellikle anılmaktadır.

OSMANİYE -- Hırıstiyan Köyü olarak da andığımız bu Mahalle adının da diğerleri gibi Osmanlı Savaş Gemisinden aldığı kanısındayız. Gemimiz Glaskow tezgahlarında inşa edilmiş 1864 yılında denize indirilmiş, 1965 yılında Osmanlı Donanmasına katılmışdır. yüz metre boyundadır. Bir tane 229 mm., 14 tane 203 mm. ve ayrıca 10.tanede değişik çapta tapu mevcut cumhuriyete kadar hizmette kalmış bir Savaş Gemisidir.

HAMİDİYE -- Meşhur Padişahımız Sultan Hamit. Bugün neredeyse doğum-ölüm günlerinde tören yapılacak. Adı bir mahalleye değil bir bölgeye de belki verilebilir. Onun için adının Mersin de bir mahalleye verilmesi doğal ancak Hamidiye adlı Kuruvazörümüz; hakiki bir kahramandır.

Yunanlıların ünlü Makedonya Kruvazörünü batırmış, Balkan Savaşında da Varna Limanını bombalamış, beş sırp nakliye gemisini batırmıştır.

MAHMUDİYE -- 101.TOPU bulunmaktadır. Halk arasında bu zırhlının ‘’İlahi Güçler’’ tarafından korunduğu inancı ile bir EFSANE bir gemi olmuştur. Kırım Savaşına katıldığında ‘’GAZİ’’ adı ile anıldı. Kırım Harbi sırasında müttefiklerin en kudretli gemisi olarak tanınıyordu.

Yukarıda belirtmiştim. Mahalle isimlerinin Padişahların adı olarak konulduğu iddiası hayli fazladır. Biz aksini savunduk, arkadaşlarımız merak ederlerse araştırmaları dileğimizdir.

Adsız dedi ki...

Eski Mersin resimlerine ihtiyacım var. aliozyurt33@gmail.com