Bu Blogda Ara

Kaleler Mezarlıklar Anıtlar

Hebilli Kalesi

Mersin'in Hebilli Köyü yakınında, uzunluğu 20, genişliği 14 metre ebatında bir kale harabesidir. Biraz batısında bir de kilise harabesi bulunmaktadır.

Çandır Kalesi

Kayadan oyma merdivenlerden çıkılabilen ve dört tarafı sarp bir kaya üzerine oturmuş bir kaledir. İçinde bir sarnıç bulunmaktadır. Açıklayıcı bir işaret veya yazı mevcut değildir.

Gözne Kalesi

Denizden 1100 metre yükseklikte, Gözne Yaylasını en yüksek kesiminde, kayalar üzerine oturtulmuş iki parçadan ibaret ve diğerlerine göre daha iyi durumda olan bir kaledir. Yükseklikleri takriben 7 metredir. 40x40 ebadında kesme taşlardan inşa edilmiştir. Duvar kalınlıkları 1 metreye varmaktadır. Doğu kısımdaki yapı daha küçük, tavanı kubbe şeklinde ve içerisi dairevi 35 m2 olan bu yapının kapısı batıya açık, ikisi güneyde, biri kuzeyde olmak üzere 3 penceresi vardır.

Kızlar Kalesi

Eski Tarsus-Sinap yolu üzerinde, Karabucak ormanlarının batısında, sarp bir yörede inşa edilmiş bir yapıdır. İstanbul Kız Kulesi ve eski adı Korikos olan Kız Kalesi için anlatılan hikayeler, köylüler tarafından burası için de anlatılıyor. Ancak burası bir kale değil, belki bir manastırdır. 700-800 yıllık bir geçmişi olduğu sanılmaktadır. Yarı yıkılmış durumdadır. Doğuya bakan kısmı ve kubbeli tavanı hala sağlam durmaktadır. İç bölme izleri mevcut, fakat bölmeler kalmamıştır. İzlerden 4 oda olduğu anlaşılmaktadır. Doğuya açık bir pencere ve güneye açılmış bir kapı görülmektedir. Güneyinde, önü uçurum olan 10 metrekare genişliğinde bir duvar üzerinde, ancak iskele kurmak suretiyle ne olduğu anlaşılabilecek bir yazı, halen yarı silinmiş bir durumda görülmektedir.

Mersin'in Eski Şehir Mezarlıkları

Müslümanlara ait olan ve 1930 yılına kadar şehir mezarlığı olarak kullanılan yer, şimdiki Metropol binasının kuzeyinde, sonrada hal tesislerinin yapıldığı yerde idi. Mezarlık, burada Mahmudiye Mahallesindeki bir alana kuruldu. 1940 yılına kadar bu mezarlığa cenaze gömüldü. Sonradan buraya Sanat Okulu yapılınca, buranın mezarlık durumu sona erdi. Bu mezarlığın bitişiğinde arası bir duvarla ayrılmış, bir diğer mezar daha mevcuttu. Burasını daha ziyade Alevi vatandaşlara ait cenazeler gömülüyordu. Mersin'e şehir mezarlığı faaliyete geçinceye kadar, Müftü Köprüsünü geçtiktem sonra cenazelerin gömüldüğü bir mezarlık daha vardı. Burası biraz da çevre sakinlerinin mezarlığı konumunda idi. Bugünkü şehir mezarlığı, Belediye'ce gerekli kamulaştırmadan ve gerekli yapılar yapıldıktan sonra diğer mezarlıklara cenaze gömülmesi yasaklandı. İsteyenler eski mezarlardaki ölülerini buraya getirdiler. Burası yapıldığında, bir tarafı müslümanlara, diğer tarafı hıristiyanlara ayrılmıştı. Hıristiyanlar için ayrılan bölüme bütün mezhepler için yer ayrıldığı gibi, Museviler ve Müslümanlar dışındaki dinler için de yerler ayrılmıştı. Ancak, mezarlık yetmemiş, hıristiyan ve müslümanlardan ayrı cemaat için ihtiyaç azalınca, karma bir mezarlık halini almıştır. Halen bu karma durum devam etmektedir. Sanırız bu tolerans hiçbir batı ülkesinde mevcut değildir.

Hıristiyan mezarlığı olarak şu anda bir mezarlık olmamasına rağmen, eskiden mevcuttu. Kuvayi Milliye Caddesinde, Kuruçeşme'nin doğu kısmında Ortodoks cemaatine ait büyük bir mezarlık bulunuyordu.

Çakmak Caddesinde de, beşyol kavşağını geçtikten sonra batı kısımda yine Hıristiyanlara ait bir mezarlık vardı. Ancak, bugün orası da meskun alandır.

Kuvayi Milliye Caddesinin, Metropol'e varmadan batı yönünde, işgal sırasında ölen Fransız Askerleri için bir mezarlık olup, kullanılmıyordu. Buradaki kemikler, sonradan bir Fransız Savaş Gemisi tarafından nakledilmiştir.

Anıtlar

Atatürk Anıtı: Vali Tevfik Sırrı Gür tarafından 23 Nisan 1944 tarihinde, Heykeltraş Kenan Yontuç'a yaptırılmıştır. 3.30 metre boyundadır. Halk evi olarak yapılan bugünkü Mersin Kültür Merkezi önünde bulunmaktadır. Resmi Bayramlara ilişkin tüm anma ve kutlama törenleri bu heykelin bulunduğu meydanda gerçekleştirilmektedir.

Kurtuluş Anıtı: Adliye sarayı'nın önünde, Atatürk Parkı doğu ucunda bulunmaktadır. Heykeltraş Tankut Ökten'in eseridir. Mersin'in Fransız işgalinden kurtulmasının anısına dikilmiştir.

İsmet İnönü Anıtı: 1946 yılında, Kızılay binası yakınına yerleştirilmiştir. Anıt ve heykel İçel Valisi Tevfik Sırrı Gür tarafından yaptırılmıştır.

Refah Anıtı: 1941 yılında Akdeniz'de torpillenerek batırılan Refah Şilebi'nde şehit olan 168 Silahlı Kuvvetler mensubunun anısına dikilmiştir. Atatürk Parkı'nın batı kısımnda bulunan anıt, Ertuğrul Gemisi'nin Japonya dönüşünde batışı nedeni ile Japonya'da dikilen anıta benzemektedir. Anıta konu olayla ilgili geniş bilgi tarih bölümü üçüncü kısımda verimiştir.


Mersin'de haftalık yayınlanan Vatan Gazetesinin Yıl:14 Sayı:146 - 15 Kasım 2010 Pazartesi tarihli sayısının 6.sayfasında "Mersin Şehir Mezarlıkları" adlı aşağıdaki yazı çıkmıştır.


Mersin'de 1830'lu yıllardan itibaren başlayan yerleşim süreci, 1880li yıllarda ivme kazanmış ve nüfus hızla artmaya başlamıştır.

Kente yaşayan insanların ana unsurunu Müslümanların oluşturduğu dönemlerde, pek çok yer mezarlık olarak kullanılmıştır. O dönem mezarlık olarak kullanılan ana bölge. Eskiden Hal olarak kullanılan ve bugün Akdeniz Belediyesinin hizmet binasının yapıldığı, metropol binasının kuzeyinde ki alandır.

Bu durum 1930 yılma kadar devam etti. 1950 yılından sonra Şehir Mezarlığı Mahmudiye Mahallesine, bugünkü Endüstri Meslek Lisesinin bulunduğu yere taşındı. Buradaki mezarlığa bitişik, bir duvarla ayrılmış ikinci bir mezarlık alanı daha mevcuttu. Bu ikinci alana, daha çok Alevi vatandaşlara ait cenazeler defnediliyordu.

1936 yılından itibaren bugünkü Şehir Mezarlığının hizmete girmesine rağmen, bu bölgede defin İşlemleri 1940 yılına kadar devam etti. Bu alanda Sanat Okulu yapılınca, buranın mezarlık olma durumu sona erdi.

1936 yılına kadar kentte, mezarlık olarak kullanılan irili ufaklı alanlardan biride, Müftü köprüsünün batısındaki yerdi. Burada, çevre sakinlerinin kullandığı küçük bir mezarlık vardı.
Liman ve Tren Yolunun yapılması ile hareketlenen kente, gayrimüslimlerin yerleşimi hızlandı, ölümün de hayat sürecinin bir sonucu olması realitesi, gayrimüslimlerin mezarlıklarını ortaya çıkardı.

Çakmak Caddesinde Beşyol kavşağının hemen ilerisinde, yolun batısında Katolik Cemaatine ait bir mezarlık mevcuttu. 1874 yılında Katolikler tarafından satın alınan kilise ve çevresindeki arazinin, 2471 metrekaresi Katolik mezarlığı olarak kullanıldı. Bu mezarlıkla kilise arasındaki yol (Çakmak Caddesi), o dönem açıldı ve bu yola "Kapusien" adı verildi. Bu mezarlık 1936 yılma kadar cemaat tarafından kullanılmıştır.

Hastane Caddesinde Kuru Çeşme'nin doğusunda ise Ortodoks Hıristiyan cemaatine ait bir mezarlık mevcuttu.

Yine Mersin'in işgali esnasında ölen Fransız askerlerinin gömüldüğü küçük bir mezarlık da Hastane Caddesinde bugünkü Defterdarlık binasının yakınlarındaydı, Buradaki kalıntılar, daha sonra bir Fransız harp gemisi ile nakledildi.

1935 yılında Belediye Başkanı Mithat Toroğlu bugünkü Şehir Mezarlığı'nın yerini kamulaştırdı, Mezarlığın şehir halkının bütününün, Müslüman ve gayrimüslim ayırımı yapılmaksızın kullanılması için, Belediye Başkanı Mithat Toroğlu zamanın müftüsünden fetva aldı.

Yeni Mezarlık için 400 dönüm arazi üzerinde gerekli düzenlemeler ve çalışmalar yapıldıktan sonra, 1936 yılında Şehir Mezarlığı hizmete girmiş oldu.

Şehir mezarlığı hizmete açılınca eski mezarlıkların kullanılması yasaklandı; isteyenlerin eski mezarlarını buraya nakledebilecekleri bildirildi.

Önceleri ortadaki yolun doğusunda ki alan Müslümanlara, batısında ki alan ise, diğer din mensuplarına ayrıldı. Kent nüfusunun hızla artması ve gayrimüslim nüfusunun azalması sonucu, zamanla bu ayırım ortadan kalkarak tüm dinlerin mensupları için kullanılan,
karma bir mezarlık haline geldi.

1950 yılında şehir mezarlığı içinde, şehitlerin defnedildiği ayrı bir kısım olarak "Şehitlik" bölümü de kuruldu. 1950'li yıllarda Şehir Mezarlığındaki 72 bin mezarın yaklaşık 5 bini Hıristiyan ve Musevi vatandaşlara aitti.

Mersin Şehir Mezarlığı, 1998 yılında Kültür Bakanlığı tarafından "Taşınmaz Kültür Yarlığı" olarak tescil edildi ve korumaya alındı.

Dünyada benzerlerinin ender örneğini teşkil eden, dinleri ne olursa olsun kent halkının tümünü bağrına basan Mersin Şehir Mezarlığı, tahammülsüzlüğün, bağnazlığın ve etnik ayırımcılığın etkin olduğu günümüz dünyasında, bu kentte yaşayanlara önemli mesajlar vermektedir.

Alevi-Sünni, Türk-Kürt-Arap, Laik ve Şeriatçı ayırımcılığının zaman zaman ön plana çıkartıldığı bu kentte, hoşgörüyü temsil ettiği gerekçesiyle övünülen Şehir Mezarlığından, yaşayanların pek ders almadıkları bir gerçektir.

Yine dünyaca bilinen ve az sayıda ki benzer örneği nedeniyle pek çok yazıya, makaleye konu olan Mersin Şehir Mezarlığında yatanların sesine, yaşayanlar kulak vermemektedirler

Çok dinli, çok kültürlü ve farklı etnik kökene sahip olanların yıllarca bir arada yaşadıkları bu kent, bir arada yaşayabilme becerisini ancak ölürken mi gösterecektir?

Farklı ibadet, ayin ve törenlerle, farklı dini mekânlardan ortak bir mezarlığa gömülenler, fani dünyadan Ahiret âlemine uğurlananlar, başlarına dikilen mezar taşlarıyla, göğe yükselen servi dallarıyla, mekânlarına çöken derin ve ulvi sessizlikle her an mesajlar vermektedirler. Yaşayanlara düşen görev ise bu mesajları alabilmektir. Bu mesajlara kulak verenler, onların söylediklerini mutlaka duyacaklardır.


Hiç yorum yok: